6 Eylül 2023 Çarşamba



Sevgili yazarımız Türkan Kebeci’nin kaleme aldığı öykü kitabı “Her ve Hiç” çok yakında okurlarıyla buluşuyor.
Öyküseverlerin keyifle okuyacağı bir öykü kitabı olan Her ve Hiç, okura doyumsuz bir okuma fırsatı sunarken onlara farklı dünyaların kapılarını aralıyor, sorgulatıyor, düşündürüyor ve en önemlisi de gün geçtikçe sıradanlaşan öykü edebiyatına yeni bir soluk kazandırıyor.
Siz değerli okuyucular! Size elinizden bırakamayacağınız bir öykü kitabı sunuyoruz Her ve Hiç ile…
Ahbap Kitap









Aslında yaşamda ne varsa hepsi düşünmekle başlar, düşünmezsen hiçbir şey olmaz; ne iyi ne de kötüye dair. Olduğun yerde, durduğun yerdesindir. Ne bir milim ileri ne bir milim geri gitmişsindir; başladığın yerdesindir.
 
Her ile Hiç’in savaşı insanlık var oldukça yaşandı, bundan sonra da yaşanacak ve bu savaşlar yaşanırken birileri buna tanıklık edecek. Aydınlıkla karanlığın, iyilikle kötülüğün, barışla savaşın, uzunla kısanın, bugünle yarının, zenginle fakirin, aklına ne gelirse gelsin tüm zıtlığın evrende var olma birlikteliğidir bu. Aslında tüm sorun vereceğimiz kararda; “Her” mi olmaya karar vereceğiz yoksa “Hiç” mi olmaya?

Tüm online kitap sitelerinde 

30 Eylül 2020 Çarşamba

İşiniz Takip Edin

 



Üretim; İnsanların ihtiyaçlarını karşılayan herhangi bir maddenin hem faydasının hem de miktarının arttırılması olarak tanımlayabiliriz. 

Dünya da kaynakların gittikçe azalmasıyla birlikte insan nüfusunun artması kaynakları daha verimli kullanmaya zorluyor. Bu sebepten işletmeler kıt kaynakları en etkili şekilde kullanmanın yöntemlerinin arayış içindeler. Bu kıt kaynaklar, hammadde, enerji, su,  zaman, insan gücü vb. Kaynaklar azaldıkça üretimin sürdürülebilirliği için dünya devi işletmelerin karşısında orta ölçekli işletmelerin mücadele edebilme gücü gün geçtikçe kalmamaktadır.  Uluslararası şirketler yerel işletmeleri satın alarak ülkelerin üretimlerini yönlendirdikleri gibi dünya üretimine ve tüketici kitlelerini belirledikleri algı yöntemleriyle istekleri doğrultusun da yön çiziyorlar.  Kıt kaynaklar, üretim yapan firmalara verimliliklerini sorgulamayı zorunlu hale getirmektedir. Üretim de verimliliğin arttırılması günün sonunda para, günün sonunda kazanç ve zaman demektir. Ölçeğiniz ne olursa olsun verimliliği her işletme,  kaynaklarını daha etkin kullanması için uygulamak zorundadır. Verimlilik konusunda gerekli önemi göstermeyen işletmeler maliyetlerin yüksekliğinden dolayı mücadele etmekte zorlanmaktadır. Acımasız satış piyasasında mücadele edebileceğimiz tek kozumuz fiyat uygunluğudur. Buda maliyetleri minimize etmek için verimliliği arttırmaktan geçmektedir.  İşletmeler verimliliğini nasıl arttırabilir? Sorusu meselenin temelini oluşturuyor. Uzun açıklamalardan sonra konun özünü irdeleyelim.

Üretim öncesinin, üretim esnasını ve üretim sonrasında ki süreçleri tanımlamakla başlamalıyız. Doğru tanımlama sonrası bu süreçlerde geçmiş yıllara ait verilerin analiz edilip yaşanan problemlerin, ne zaman, nerede, nasıl olduğuna ve problemin tekrarlanma sıklığını analiz ettikten sonra uygulanan çözüm yöntemlerinin yeterli olup olmadığına göre yeni çözümler doğrultusunda, üretim öncesini, üretim sürecini ve üretim sonrasının planı yapılmalıdır. Tüm süreçlerin işleyişine hâkim olmak gerekir, süreçte aksayan küçük bir nokta, atlanılan olay veya bir defadan bir şey olmaz düşüncesi, ihmal edilen önemsiz görülen olay bile verimlilik zincirini kırar ve verimlilikte aksaklıklar yaşanır. Süreci takip etmek için alınan her personel işletme için bir maliyettir. Belirli yerlerde teknoloji kullanımı insan iş gücünü azaltacak ve doğru verilerin elde edilmesini sağlayacaktır. Her sorun için personel alımı personel yığılmasına ve diğer personellerin de verimliliğinin düşmesine etkendir. Kâr marjın artması için maliyetlerin düşmesi gerekir. Buda her bölümde güncel verilerin elde edilmesi ve verilerin doğru okunmasına bağlıdır.

Her şey hayallerle başladığı gibi verimli üretimde doğru planlamayla başlar. Planlama da ki aksaklık üretim sürecini yanlış yönlendirip, yönetilmesi demektir.  Verimliliğin rotasını planlama çizer. Güçlü ve doğru planlama üretimin verimliliğini zaman içinde yükseltecektir.

İşi takip etmek kurmaktan zordur. İşimizi takip edelim yoksa global dünya da başkaları bizim işimizi kontrol eder.

Yazımız planlama ve üretim sürecinde yapılacak çözümler ve süreç sonrası ile devam edecektir.

9 Haziran 2020 Salı

OTOKRASİ Mİ?



Otoriter rejimler güçlenirken baskılarını özgürlük veya demokrasi söylemleriyle kapatarak güçlenip ilerler. Söylemlerin süslü yanı gerçek niyeti kapattığından son noktaya gelinceye kadar farkına varmak zordur. Bunun farkına anca toplumun aydın kişileri fark ederek topluma yön çizer. Yol çizen aydınlar daha cesur olmak zorundadır. Otoriter sistemin otokrat liderleri önce aydınları daha sonra hukuku, medyayı baskı ve korkuyla etki altında tutarak toplum üstünde korku kılıcını sürekli sallayıp toplumu kendi istediği kalıplara sıkıştırır. Bu sıkıştırmanın hareket kazanıp dalgalanmaması için sürekli kendisine olmayan bir düşman yaratarak yaptığı bu baskının nedenini düşmana bağladığı için toplumun hareket etmesini korkuyla bastırır. Bu korkuyu milliyetçilik, din, bayrak gibi her kesimin ortak nokta ve değer yargısı olan söylemlerle alttan alta güçlendirirler.
Dünya da tüm baskıcı liderler aynı davranışı gösterir. Bu gün dünyada demokrasi altında otokrasi güçleniyor. Hatta ülkemiz 2017 anayasa referandumu ve 2018 başkanlık sistemi ile otokrasi yönetimine geçiş yaptı.  Fakat gerek referandumda gerekse 2018 seçimlerinde söylemler demokrasiyi güçlendirmek,  daha fazla özgürlük, darbelere karşı duruş ve devletin etkinliğini hızlandırmak gibi gibi söylemler ile seslendiler. Oysa bu gün yaşananlar bunun böyle olmadığını yaşayarak görüyoruz.
Bu günlerde salgın hastalık ile bir korku yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Salgın gibi korku salan olaylar otokrat yönetimleri güçlendirdiğinden son uygulamaların artarak devam etmesiyle birlikte demokrasi azalırken de facto yönetim artmakta.
Dünya da 3.3 milyar kişi otokratik yönetimin aldın da yaşamakta.
Bertelsman Vakfı dönüşüm endeksinde Türkiye de ki yönetimi, sistemi ‘Ilımlı Demokrasi’ olarak sınıflandırdı. Peki bu ne anlama geliyor derseniz;  10 üzerinden 4.9 puanla 137 ülke arasında 77. sırada yer alıyor. Demokrasinin gittikçe zayıflayarak otokrasiye doğru kaydığını gösteriyor.
Ne olacak derseniz iki dudak arasında bir ülkenin kaderini yaşayacaksınız demek, bu gün dolar arıyoruz yani borç istiyoruz. Fakat kimse borç demiyor swap anlaşması diye köydeki halkımıza, emekçimize borç arıyoruz demiyor, diyemiyor ve swap teknik terimle olayı örtbas ediliyor, aynı demokrasi söylemi ile. Baskıcı yönetimden dolayı sermaye ve yatırım kaçıyor.
Dünya da 1 milyar insan elektriğe erişimden mahrum, %1 zengin dünya servetin yarısına sahip, en zengin 100 kişinin serveti 4 milyar insanın toplam servetinden daha fazla. Bu zengin kişiler diğer insanlardan daha akıllı değiller yada daha yetenekli hiç değil yada Allah onlara yürü kulum dediğinden de değil yada kader de değil. Bunun tek nedeni tanınan  yasal avantajlar ile ekonomik ayrımcılıktan kaynaklanır. Bu ayrımcılık özellikle siyasi güce yakın olmak ile oluyor. Elde edilen sermayeyi kaybetmek istemediğinden sistem önemli değil onlar için yeterki kaynak kesilmesin.
Hak, eşitlik arayışı, özgürlük %1 in dışında yaşayan bizler için gerekli.
Dünya tek tip düşünen insandan ibaret değildir.


5 Mayıs 2020 Salı

Yeni Dünya'ya Hoş Geldiniz.




Ulus Devletleri Güçlenecek mi?
Tezatlıkların yüzyılı olacak. Dünya hem sağlık hemde ekonomik krizin sonrasında yeni bir sistem üretmek mecburiyetindedir. Ne bilinen kapitalizm nede bilinen sosyalizm olacak. İnsan ile yapay zeka karşı karşıya.
Yeni dünya düzeni kuruluyor. Türkiye bu dünya düzeninde nasıl yer alacak. Tarım mı?, Sanayi mi? Bilişim mi?, Hizmet mi?, İlim mi? Yeni düzende yer alacağını söylüyorlar da nasıl yer alacağını söyleyen yok. Bu güne kadar hangi alanda yatırım yapıldı? Mütahitlerle, betonlarla, otel vb hizmet sektörü ile yada içini boşalttılan eğitim ile dünyada yer almak mümkün değil ne yazık ki.
Dünya nüfusu çok, kaynaklar az bu gösteriyor ki önümüzde ki yıllar doğal gibi görünen seleksiyonlara maruz kalacak insanlık.
Nasıl bir sistem?
Öğretmen, doktor hizmet sektörü gibi meslek kollarında işsiz insanlar çoğalacak. Geleceğin meslekleri; yazılım, gen mühendisliği, gıda, biyoloji ve kimya
Görünen o ki eğitim, sağlık, gıda, tarım alanlarında sosyalist bir yaklaşım olacak. Ekonomi, ticaret gibi alnalarda kapalist yaklaşım hakim olacak gibi görünüyor.
Siyaset ise hamasetten daha ziyade hem otoriter hem demokratik yaklaşım izleyen anlayışa hakim olacağı yönde. Bu yüzyıl tek bir sistemi veya düşünceyi hakim kılmayacak, yüzyıl tezatlıkların yüzyılı olacak.
Ulus devletleri güçlenecek bu durum karşısında baskın bir erken seçime girileceğinden dolayı siyasi iktidar tekrar kazanmak için parlamenter sisteme dönme kartını oynama ihtimalini değerlendirecek. Seçimi kazanırsak parlamenter sisteme döneceğim sözünü verecek fakat her zaman ki gibi tutulmayan sözlerden biri olacak. Bu gün parlamenter sistemi isteyen kitlenin oranı % 50'nin üzerinde.


30 Ekim 2019 Çarşamba

Sürmeli 

Her yaşam bir hikayedir. Bazı yaşamların kaleme aktarılmasıyla kapılar açılır ve bize içeri girip hikayeyi okumak düşer. Öyle yaşamlar vardır, okurken hayretler içinde kalırız. ''Bunlar da yaşanıyormuş'' deriz. Oysa bilmediğimiz nice yaşamlar var bu hayatta. Sürmeli de gerçek yaşamdan kaleme aktarılan bir kadının hikayesinin sadece bir bölümüdür.
Kadın olmanın getirdiği sorumluluğu hem anne hemde eş olarak yaşayan nice Sürmelilerin anısına... 






Kadın bu toplumun temelidir. İster şehir de olsun, isterse köyde olsun, kadının omzuna binen yük her zaman fazla olmuştur. Sürmeli de anlatılan köy kadının hayalleri ve sıkıntıları nasıl göğüslediğini, anne hasreti ile babasının yanında var olma mücadelesini ve evlilik ile değişen hayatını anlatıyor.
Sürmeli’de konuşmalar yöresel şive ile yazılmıştır. Bu açıdan kültürel bir öneme de sahiptir.
Kadının var olma mücadelesidir Sürmeli. Gerçek yaşamdan kaleme alınan hikaye de yaşamın zorluğu ve kadının üzerindeki baba, koca ve toplum baskısı sonucunda sessiz kalmasını ve anne özlemi ile babanın kızına gösterdiği anlayışı da bulacağınız sıcak bir yaşamın acılarına da tanıklık etmiş olacaksınız.
Şimdi gerçek bir hikayenin özüne inmeye var mısınız?